Kahramanmaraş bu aralar gergin.
Sokaklarda konuşulanlar ağır, yüzler asık, cümleler yarım.
Bir konserle başlayan tartışmalar, ardından gelen açıklamalar…
KSÜ’de yaşananlar, Memur-Sen’in çıkışı, üniversite yönetiminin sert kamuoyu duyurusu…
Ve peşinden gelen rektör değişikliği. Hiç hoş olmadı.
Prof. Dr. Alptekin Yasım’ın görevden alınması, yerine Prof. Dr. Mahmut Ak’ın atanması…
Sadece bir idari karar mıydı, yoksa bir süredir birikenlerin sonucu mu?
Bu soru bugün Kahramanmaraş’ta birçok masada konuşuluyor.
Ama mesele sadece üniversite değil.
AK Parti–MHP hattında yükselen gerilim,
milletvekili açıklamalarının ardından gelen sert tepkiler,
iş dünyasında fısıltılar,
sağlıkta atama iddiaları ve neler oluyor soruları..
Üzerine bir de yol ve trafik krizi eklenince,
şehir adeta aynı anda birkaç cephede yoruluyor.
Vatandaş sabah evden çıkıyor,
akşam eve dönerken siniriyle birlikte geliyor.
Kimsenin keyfi yok,
kimsenin sabrı kalmamış gibi.
Tam bu atmosferde,
Büyükşehir Belediye Başkanı Fırat Görgel,
Sanayi Kavşağı’nda kameraların karşısında.
“500 milyonluk yatırım…
Karayolları Genel Müdürlüğü ile birlikte…Yüklenici firma sağlam işini en iyi yapanlardan..
Haziran’a kadar tamamlamayı hedefliyoruz…” cümleleri.
Kolay cümleler değil bunlar.
Zor bir şehrin, ağır bir yükün altına girilmiş sözler.
Evet, şehirde yol sorunu var.
Evet, vatandaş tepkili.
Ama bir gerçek de var:
Bu şehirde biri koşturuyor.
Kaosla beslenirse, bu şehir kaybeder..Bugün Kahramanmaraş’ın ihtiyacı yeni kavgalar değil.
Yeni cepheler hiç değil.
Bu şehir 6 Şubat’ta ne yaşadığını unutmadı.
Enkazdan çıkan bir kentin hâlâ birbirini hırpalayacak lüksü yok.
Üniversite tartışmaları büyütülürse kaybeden KSÜ olmaz, şehir olur.
Siyasi gerilim körüklenirse kazanan parti olmaz, şehir olur.
İş dünyası ürkerse, faturayı yine bu şehir öder.
Akıl, sükunet, ortak akıl..Bugün Kahramanmaraş’ın ihtiyacı;
yüksek ses değil,
yüksek sorumluluk.
Eleştiri olacak elbette.
İtiraz da olacak.
Ama şehir kaosa teslim edilirse,
hiç kimse “ben haklıydım” diyemez.
Bir yanda tartışmalar,
bir yanda şantiyeler,
bir yanda koşturanlar…
Bu şehrin yarınını belirleyecek olan şey,
kimin daha çok bağırdığı değil,
kimin daha çok iş yaptığı.
Ve belki de en çok şuna ihtiyacımız var:
Biraz durmaya,
biraz düşünmeye,
biraz da şehri yeniden birlikte taşımaya, ortak akılda birleşmeye..
Bu yazım kısa oldu ama bu konularda köşe yazım devam edecek..Vesselam.
