UNESCO, bir etiket değil.
Marka tescili, bir tabela hiç değil.
Ve “Edebiyatın Başkenti Kahramanmaraş” ifadesi; duvara asılacak bir afiş değil, omuzlara yüklenen ağır bir sorumluluk.
Bugün Kahramanmaraş, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na edebiyat alanında Türkiye’den giren ilk ve tek şehir.
Yetmedi…
Bu unvan, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından marka olarak da tescillendi.
Bu iş burada bitmedi.
Aslında tam burada başladı.
Fırat Görgel Ne Yapıyor?
Başkan Fırat Görgel, bugün Ulu Camii’nde, kalede, Yedi Güzel Adam Edebiyat Müzesi’nde bize sadece bir restorasyon gezisi yaptırmadı.
Bir niyet, bir vizyon, bir istikamet gösterdi.
Ulu Camii:
Ramazan’da ibadete açılıyor. İnşaAllah diyeyim.
Kale:
Bir yıl sonra yeniden ayağa kalkıyor.
Yedi Güzel Adam:
Sıradan bir müze değil…
Türkiye’nin ilk yapay zekâ destekli şiir kütüphanesi oluyor.
Bu, belediyecilik değil sadece.
Bu, şehir kurmak demektir.
Burada duralım.
Alkışlayalım.
Ama gerçeği de söyleyelim.
Bir şehri;
Belediye başkanı tek başına ayağa kaldıramaz.
Bir vizyon, tek bir imza, tek bir irade yetmez.
Evet…
Başkan hazır bir izlenim veriyor.
Evet…
Büyükşehir Belediye Başkanı olarak masaya güçlü oturuyor.
Ama soru şu:
Masada kimler var?
Başkanın Sağında ve arkasında Kim Durmalı?
Bu şehir meselesinde başkanın sağında;
Üniversiteler olmalı, ama tabela üniversiteleri değil; söz üreten akademi olmalı.
STK’lar olmalı, ama fotoğraf STK’ları değil; sahada terleyenler olmalı.
Sanayici olmalı, ama sadece kazanan değil; şehre borcunu bilen sanayici.
Basın olmalı, ama ilan kovalamayan değil; şehir hafızasını tutan basın.
Bürokrasi olmalı, ama “ben yetkili değilim” diyen değil; sorumluluk alan bürokrasi.
Ve en önemlisi…
Başkanın Sağında da arkasında da Halk Olmalı
Bir şehir olma meselesinde başkanın sağında duracak en güçlü yapı halktır.
Ama nasıl bir halk?
Seyirci değil.
Alkışçı değil.
Sadece talep eden değil.
Bu şehirde yaşayan herkes;
bu edebiyat unvanının,
bu markanın,
bu restorasyonların
ortağı olduğunu bilmek zorunda.
UNESCO, belediyenin değil, şehrin diploması.
Marka tescili, bir başkanın değil, bir toplumun kimliği.
En büyük tehlike şudur:
“UNESCO oldu ya… tamamdır.”
Hayır.
Asıl tehlike, unvanla övünüp içini boşaltmaktır.
Asıl tehlike, edebiyat şehri olup okumamaktır.
Asıl tehlike, şiirin başkenti olup söze değer vermemektir.
Fırat Görgel bir kapı açıyor.
Ama o kapıdan geçip geçmemek bu şehrin meselesi.
Şehir olmak;
bina yapmak değil,
asfalt dökmek değil,
tabela asmak hiç değil.
Şehir olmak;
hafızayı ayağa kaldırmaktır.
Eğer bu şehir,
Ulu Camii’ni ibadetle,
Kaleyi bilinçle,
Yedi Güzel Adam’ı kelimeyle dolduramazsa…
UNESCO sadece bir rozet olur.
Marka tescili sadece bir kâğıt.
Ama eğer bu şehir;
başkanıyla, halkıyla, kalemiyle, sözüyle yürürse…
İşte o zaman Kahramanmaraş,
sadece “edebiyatın başkenti” değil,
medeniyetin hatırladığı şehir olur.
Ve mesele tam da budur.
Fırat Görgel bugün doğru yerde duruyor.
Ama yalnız kalırsa yorulur.
Yorulursa hız keser.
Hız kesilirse bu şehir yine beklemeye başlar.
Fırat Görgel Hazır mı?
Evet.
Görünen o ki;
Okumuş,
Dinlemiş,
Şehri bir “restore alanı” yanında, kimlik alanı olarak görüyor.
Ama tek başına yetmez.
Bir başkan, yalnız kalırsa iyi niyetli bir memur olur.
Yanına doğru insanlar gelirse şehir mimarı olur.
Vesselam..
