Bazı şehirler vardır; erkeklerin kahramanlığıyla anılır, ama kadınların eliyle ayakta kalır. Kahramanmaraş işte tam da böyle bir şehir… İstiklâl Harbi’nde mermi taşıyan anaların, sırtında bebesiyle cepheye azık yetiştiren ninelerin torunları şimdi sahnede başka bir savaş veriyor: Bilimle, girişimle, üretimle, iyilikle…
Bu kez ellerinde tüfek yok, ama projeleriyle hedefi tam 12’den vuruyorlar.
Geçtiğimiz gün Ankara’da düzenlenen 10. Verimlilik Proje Ödülleri Töreni’nde, bir kadın ayağa kalktı, salon onu alkışladı. O alkış sadece bir başarıya değil, bir hikâyeye; rahmetli babasının bıraktığı emaneti Ar-Ge’ye dönüştüren bir evlada, Nazlı Ceylan Balduk Kurtul’a yapıldı. Nazar Tekstil’in Türkiye üçüncülüğü, sadece bir sanayi başarısı değil; bir adanmışlık öyküsüydü. Düşünün, babasının hayali olan bir projeyi yıllar sonra ete kemiğe büründürmüş ve “Baba, bu sana gelsin” demişti. O an, bütün Türkiye susmuş, sadece Maraş’ın kalbi konuşmuştu. Çok duygulu bir andı..
Ama işin güzelliği burada bitmiyor.
Aynı günlerde İstanbul’da başka bir Maraşlı kadın, Sinem Öksüz Dedebayraktar, şehrinin kadın girişimcilerini Türkiye’nin kalbine taşıyordu. TOGEMDER’in “Cemre Çarşısı” projesinde Kipaş Holding’in vizyonuyla bir araya gelen Maraşlı kadınlar, el emeği göz nuru ürünleriyle hem kültürümüzü tanıttılar hem de ekonomiye katkı sundular. Emine Erdoğan’ın da ziyaret ettiği stant, adeta bir Maraş mozaiğiydi: sim sırma, el dokuması, ahşap oyma… Hepsi bir annenin duası, bir kız çocuğunun hayali gibiydi.
Depremden çıkan bir şehirde, ayağa kalkan ilk şey yine kadının emeğiydi.
Bu şehir çok acı gördü. 6 Şubat sabahı yıkılan sadece binalar değildi; umutlar da yerle bir oldu. Ama şimdi görüyoruz ki, o umudu yeniden inşa eden eller kadınların elleri. Öyle bağırmadan, öyle şov yapmadan; sessizce, sabırla, ilmik ilmik örüyorlar hayatı. Kimileri Ar-Ge laboratuvarında genotip geliştiriyor, kimileri el işiyle aile ekonomisini ayağa kaldırıyor. Ve hepsi, şehirlerine olan borcunu ödüyor.
Tarihten İlmekli Bir Anekdot: Kurtuluş Savaşı sırasında, Maraşlı kadınlar sadece cephe gerisinde değil, doğrudan savaş alanında da yer aldı. Fransız askerleriyle çarpışan Sütçü İmam’ın silahını dolduran, mermisini taşıyan, yolda yaralıya su verenler hep onlardı. Öyle ki, Fransız işgal komutanı bir anında şöyle demişti:
“Maraş’ta sadece erkeklerle değil, kadınlarla da savaşıyoruz!”
Bugün o kadınların torunları, savaşın şeklini değiştirdi:
Tüfeğin yerini proje dosyası, sırt çantasının yerini iş planı aldı. Ama ruh aynı ruh… Cesaret, yine aynı cesaret.
Nazlı Ceylan Balduk Kurtul’un törendeki duruşu, Sinem Öksüz Dedebayraktar’ın himaye ettiği girişimler… Bunlar sadece kişisel başarılar değil, bir kadın medeniyetinin yansımalarıdır. Bu ülkenin Maraşlı kadınları, artık sadece tarihi kitaplarda değil; sanayi fuarlarında, sosyal sorumluluk projelerinde, Ar-Ge ödül törenlerinde, kamuoyunun önünde de yer alıyor. Hem de ne yer almak!
“Kadın” dediğin artık sadece evin direği değil, şehrin vizyonudur. Ve biz bu kadınların adını yüksek sesle söylemekten, onlara köşemizi ayırmaktan, başarılarına ortak olmaktan gurur duyuyoruz. Çünkü biliyoruz ki; bir kadının emeği, sadece üretim değil, bir milletin dirilişidir.
Ticaret ve Sanayi Odamızın öncülüğünde de Kahramanmaraş’ta kadınlar susmuyor. Kadınlar üretimle, bilimle, sanatla konuşuyor. Ve biz erkeklere de düşen şey şu: Susup hayran kalmak… Ve sonra kalkıp alkışlamak!
Atasözüyle nokta koyalım:
“Kadının eli değdi mi taş bile çiçek açar.”
Ve işte biz şimdi tam da bunu yaşıyoruz: Maraş’ın kadınları taşa değdi, şehri yeniden çiçeklendirdi…