Etrafımız adeta bir ateş çemberi… Ortadoğu’dan Ege’ye, Kıbrıs’tan Karadeniz’e kadar her cephede farklı senaryolar sahneleniyor. Bir yandan içeride birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde, biz hâlâ kısır tartışmalara saplanmışken; dışarıda düşmanlarımız elbirliğiyle kuşatma planlarını devreye sokuyor. İsrail’in provokasyonlarıyla Suriye’de Dürziler isyan bayrağını çekiyor, şehirler yakılıyor, yıkılıyor. Suriye yönetimi müdahale etmeye çalışınca, ABD devreye girip “Dürzilerin üzerine gitme” diye tehdit savuruyor. Aynı anlarda İsrail, Şam’da sivil yerleşimlerin ve üst düzey isimlerin çevresine bomba yağdırıyor. PKK, YPG, SDG… Ne derseniz deyin; ABD’nin maşa örgütleri Suriye’de, kendi verdikleri sözleri bile çiğneyerek özerklik ilanı için toplantılar düzenliyor, açıklamalar yapıyor. Şiiler ise farklı bir kisveyle “bittik, tükendik” diyerek Türkiye’deki bazı unsurları galeyana getirmeye çabalıyor. Kıbrıs’ta ise büyük oyunlar dönüyor. Ekonomik ve siyasi baskılarla Türk Devletleri, Türkiye’yi suçlu ilan etmeye zorlanıyor. Güney Kıbrıs’ta Türkiye karşıtı çevreler rengarenk bir cephede birleşmiş, silahlanmaya devam ediyor. Ege’de Yunanistan, Türkiye’yi provoke etmek için her fırsatı değerlendiriyor. Türkiye’nin savaş uçağı almasını engellemek için kapı kapı dolaşıyor, diplomasi değil açık açık şantaj yapıyor. Karadeniz’de ise Rusya-Ukrayna savaşı henüz sonuçlanmamışken, Rusya’nın yeni topraklara yerleşeceği ve bölgenin giderek ısınacağı artık herkesin malumu. Doğuda Ermenistan ve İran ise hâlâ güven vermiyor. Biz ne yapıyoruz? Suriye’yi yeniden inşa etmeye çalışıyoruz ama birileri her fırsatta dağıtıyor. Teröristlerin kan dökmeden silah bırakması için sabırla diplomasi yürütüyoruz ama muhataplarımız işi oyalamaya getiriyor. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, devletimizin içeride güçlü bir duruş sergilemesi gerekiyor. Ama ne zaman cesur adımlar atılacak olsa, devletin arkasına baktığında maalesef sokaklarda eylemler, sosyal medyada infialler, toplumda bölünmeye hazır cepheler görüyor. Haftalardır ekranlarımızda kenetlenmeyi konuşmamız gerekirken, gözaltıların neden sabah erken yapıldığını, MASAK raporlarının neden incelendiğini tartışıyoruz. Yetmiyor, sokaklara dökülüyor, yetmiyor bir de dışarıya şikâyet ediyoruz. Oysa tarihî bir dönemeçten geçiyoruz. Haritaların yeniden çizildiği, yeni güç dengelerinin şekillendiği bu süreçte hiçbir millet rahat bırakılmaz. Bizi bölmek için her oyunu oynayacaklar. Emin olun, hem içeride hem de çevremizde, ajansal faaliyetler alabildiğine yoğunlaştı. Bu mesele siyaset üstüdür. Bu, millî güvenliğimizin meselesidir. Hangi düşünceden olursak olalım, bugün devletimizin yanında durmak zorundayız. Seçim zamanı geldiğinde elbette herkes dilediği gibi oyunu kullanır. Ama şimdi siyaset değil; birlik, beraberlik ve beka zamanıdır.