“Hayat üç yoldur:
Biri nefse çıkar, kalbi taş eder;
Biri mala çıkar, yük eder;
Biri de gönüle çıkar, insanı insan eyler.” diyor Yunus..
İzmir Balçova Polis Merkezi Amirliğine yapılan saldırıyı kınayarak başlamak istiyorum. Başta Emniyet ve Ülke olarak başımız sağolsun..
Her Çocuk Bir Fidan, İlk Ders Yeşil Vatan mottosuyla 2024-2025 eğitim ve öğretim dönemi ders ziliyle başlamış oldu. Eğitim camiamıza hayırlı uğurlu olsun..
Yağmurun toprağa karıştığı o serin akşamı gözümün önüne getiriyorum. Toplantı bitmiş, sokakta hafif bir telaş… Tam o sırada arkadan aceleci, titreyen bir ses: “Sayın Valim!” Koşarak yetişen bir öğretmen; Kübra Öğretmen. Nefesi hızlı, elleri titrek; ama dili doğruda, kalbi çocukların yanında. Bir öğrencisinin derdini, sanki kendi evladının çilesini anlatır gibi, içtenlikle döktü.
O an şunu yeniden hatırladık: Birinin yükü, hepimizin imtihanıdır. Devlet de, millet de, okul da, aile de bu imtihanda aynı sırada oturur.
Erzincan Valisi Hamza Aydoğdu, dinledi; geçiştirmedi, ertelemedi. Öğrenci arandı, moral verildi, aileyle temas kuruldu, mesele çözüldü. Kübra öğretmen ağladı, Vali ağladı, bizi de ağlattılar.. Ardından Kübra Öğretmen’e teşekkür, bir takdir nişanesi… Kıymet bilen bir devlet dili, gönül alan bir yönetim üslubu.
Kübra Öğretmen, sadece ders anlatan biri olmadığını; yüreğini öğrencisinin derdine ortak ederek gösterdi. İstanbul Hukuk Fakültesi’ni kazanan ama hasta babasının yükünü omuzlarında taşıyan öğrencisinin kaygısını kendi kaygısı bildi. İşte bu tavır, bir öğretmeni “yılın öğretmeni” yapar; çünkü öğretmenlik bilgiden önce vicdan işidir. Onun bu duruşu, aslında tüm eğitimciler için örnek bir pusula niteliğinde.
Müfredat, ders saati, sınav takvimi… Hepsi önemli. Ama eğitim dediğimiz şey, en çok “insanı insana emanet edebilme” işidir. Bir çocuğun yükünü fark eden bir öğretmen, onu duyan bir idareci, meseleyi sahiplenen bir devlet… (Vali) İşte bu sacayağı sağlam olduğunda, defterdeki not kadar kalpteki iz de güzelleşir.
Yeni eğitim yılı başlarken dileyelim:
Her okulda bir Kübra Öğretmen duyarlılığı,
Her makamda bir gönül terazisi,
Her dosyada bir insan payı bulunsun.
Bugün birçok valimizin benzer duyarlılıkla sahada olduğunu görüyoruz. Kahramanmaraş Valimiz Mükerrem Ünlüer de bu çizgide: kapısı açık, gönlü açık, sorunu duyar duymaz harekete geçen bir idare anlayışı… Allah sayılarını artırsın.
Vali Aydoğdu’nun “başkasının yükünü kendi yükü bilmek” diye özetlediği o tavır, aslında şehirleri ayağa kaldıran görünmez harçtır. Aynı harcı, Kahramanmaraş’ta da görüyor; öğretmenlerimizde, müdürlerimizde, sahada terleyen yöneticilerimizde ( Erhan Baydur) müdürümüzde hissediyoruz. Teşekkür, sadece bir plaket değil; bir kültürün devam sözüdür.
Günün sonunda kendimize soralım:
Bugün kimin yükünü hafiflettik, kimin gözündeki yaşı sildik?
Yunus’un dediği gibi, gönüle çıkan yolu seçebilirsek; makamlar anlam bulur, şehirler şifa bulur, çocuklarımızın yarını ferah olur.
Başkasının Yükünü Kendi Yükü bilenlere selam olsun. Gönülden gönüle yol bulan herkesin emeğine selam olsun.