Bazen bir makam odasına girersiniz, sizi resmiyet değil, samimiyet karşılar.
Bir bakış, bir tebessüm, bir “hoş geldiniz” derken bile o insanın gözünden şehre nasıl baktığını hissedersiniz.
Biz de geçtiğimiz günlerde Dulkadiroğlu Kaymakamı Hicabi Aytemur’u ziyaret ettik.
Yanımızda Karakoç ailesinin son temsilcisi, eğitim haberlerinin kıymetli ismi  müdürümüz Oğuz Karakoç vardı.
Deprem sonrası en ağır yarayı alan ilçelerden birinde, yıkımın değil yeniden doğuşun hikâyesini dinlemeye gitmiştik.
Ama orada bir şey fark ettim; biz bir kaymakamı değil, bir vicdanı dinliyorduk.
Bir kentin bir ilçenin doktoru gibi.. Hicabi Aytemur’u anlatmak için klasik tabirlerle “deneyimli bir bürokrat” demek eksik kalır.
Çünkü o, masasında dosya yığınlarının değil, insan hikâyelerinin ağırlığını taşıyor.
İlçenin her mahallesini, her okulunu, her yarasını harita gibi zihninde taşıyor.
Deprem sonrası evini kaybeden bir ailenin derdini, bir köy okulundaki öğrencinin gözündeki umudu, bir esnafın yeniden ayağa kalkma çabasını aynı dikkatle dinleyen bir yönetici var karşınızda.
Bir gazeteci yazar olarak çok kişiyle tanışırız ama bazı insanlar vardır, duruşuyla güven verir.
Aytemur tam olarak böyle biri.
Konuşmasından çok dinlemesiyle, talimatlarından çok yaklaşımıyla fark yaratan.
Dulkadiroğlu: En Çok Yara Alan, Ama En Hızlı Toparlanan İlçe.. 6 Şubat depremlerinin ardından adeta bir sınavdan geçti.
Yıkılan binalar, boşalan sokaklar, göç eden hayatlar…
Ama bugün baktığınızda, yeniden canlanan bir kentin ilçesi görüyorsunuz.
Kurumlar arasında güçlü bir koordinasyon, halkla iç içe bir yönetim anlayışı, sahada var olan bir kamu disiplini…
Tüm bunların arkasında bir liderlik nefesi var: Hicabi Aytemur’un sakin kararlılığı.
Ne bağırıyor, ne gösteriş yapıyor.
Ama fark ediyorsunuz; bir şeyleri sessizce, doğru şekilde yerine koyuyor.
Dulkadiroğlu’nun yaralarını sarmak, enkazın altından sadece taş değil, umut çıkarmak kolay değil.
Fakat o umut, bu ilçede yeniden yeşeriyor.
Devletin Şefkatli Yüzü.. Hicabi Aytemur’un yönetim tarzında bir fark var:
Devleti soğuk bir el gibi değil, şefkatli bir omuz gibi hissettirmek.
Makamını duvarların arkasına değil, vatandaşın yanına kurmuş.
O yüzden esnafı da, öğretmeni de, muhtarı da “kaymakamımız” derken yüzü gülüyor.
Çünkü onlar bir yöneticiden çok, bir dosttan bahsediyor.
Biz gazeteciler çoğu zaman sahada sorunları yazarız; eleştirir, sorgular, hataları gösteririz.
Ama bazen, bir teşekkür borcu da doğar.
Çünkü bazı insanlar sadece görev yapmaz; şehre iz bırakır.
Kaymakam Hicabi Aytemur da o iz bırakanlardan biri.
Dulkadiroğlu, belki en çok yıkılan ilçeydi, ama bugün en hızlı toparlanan, en çok nefes alan, en çok umut taşıyan ilçe.
Ve bu, tesadüf değil.
Hicabi Aytemur, Kahramanmaraş’ın sadece bir kaymakamı değil; bu şehrin sabrını, merhametini ve direncini temsil eden bir sima.
Bazen bir bürokratı hem alkışlar, hemde yaptığı işe bakar, “iyi ki var” dersiniz.
Ben de diyorum ki;
İyi ki bu şehirde, Hicabi Aytemur gibi kararlı,  ama güçlü bir ses var.
Resûlullah (s.a.v.)’in buyurduğu gibi, “Ümmetimden iki sınıf düzelirse, bütün insanlar düzelmiş olur; bozulduklarında bütün insanlar bozulur. Bunlar âmirler ve âlimlerdir.” Sorumluluğunun bilincinde olan idareciler, gecesiyle gündüzüyle emaneti hakkıyla taşımaya gayret eden kimselerdir. Rabbim, Hicabi Aytemur gibi bu yükün ağırlığını bilen, adaletiyle merhametiyle öne çıkan yöneticilerin sayısını artırsın. Onları istikamet üzere daim eylesin, şehirlerimizi de böyle güzel insanların duasıyla mamur kılsın. Âmin.
Not:
Dulkadiroğlu Kaymakamı’nı ziyarette bize eşlik eden değerli dostum Oğuz Karakoç’a da teşekkür etmeden geçemem.
Bu şehir, böyle gönül insanlarının omzunda yükseliyor.
Sağlıcakla kalın, cumamız mübarek olsun..



 
                                