Bir kenti ayağa kaldıran bazen devasa projeler değil, bir çocuğun sınıfta çalan ilk zilidir.
Kahramanmaraş’ta atılan her sağlam adımın altına, 6 Şubat’ın acısını ve yeniden ayağa kalkma iradesini koymak zorundasınız. İşte tam da böyle bir günde, 12 Eylül’ün karanlık hatıraları anılırken, MHP Kahramanmaraş Milletvekili Doç. Dr. Zuhal Karakoç, şehrine “ışık” olacak bir imzayı attı: Onikişubat Yamaçtepe Mahallesi’ne 16 derslikli modern bir ortaokul. Ve bu okul, merhum babası, şair-yazar Mehmet Nafiz Karakoç’un adını taşıyacak.
Bu cümleyi kurarken bile, vefanın nasıl bir şehir inşası olduğuna tanık oluyoruz. Çünkü vefa; sadece bir adı tabelaya yazmak değil, acılardan umuda, hatıradan geleceğe taş döşemektir.
Zuhal Karakoç’un hikâyesi siyasetin günlük hengâmesinin üstünde bir yerde duruyor. Çocukluğunu darbe yıllarının gölgesinde geçirmiş, evine iki kez bomba konulmuş bir ailenin evladı… Babasının en yakın dostu, “yanlış hedef” diye vurulmuş, belkide hayatını kaybetmiş; bir çocuğun hafızasına böyle kazınmış sahneler kolay silinmez. O yüzden Karakoç’un “12 Eylül artık umuda anılacak” cümlesi sıradan bir demeç değil; şahsi ve toplumsal bir yasın, eğitime dönüştürülmüş bir manifesto hâli.
Bugün imza atılan okul protokolü, bu yüzden yalnız bir yatırım değil; bir yüzleşme, bir tamir, bir onarma iradesi. Kısacası; vefanın somut mimarisi.
Kahramanmaraş Valiliği koordinasyonunda, İl Millî Eğitim Müdürlüğü, hayırsever iş insanı Osman Önal ve Hayırsever Milletvekili Zuhal Karakoç arasında imzalanan protokol; şehrin yeniden inşasında “eğitimin” niçin en doğru kulvar olduğunu bir kez daha gösterdi. Vali Mükerrem Ünlüer’in “Okul demek geleceğe açılan kapı” vurgusu, sadece güzel bir söz değil, Kahramanmaraş’ın son iki yıldır yaşadığı hakikatin ta kendisi.
Beton da yol da köprü de elbette lazım; ama bir kentin omurgasını sınıflar, kütüphaneler, spor salonları ve atölyeler kurar. Yamaçtepe’deki bu okul; kütüphanesi, spor salonu, robotik kodlama ve sanat atölyeleriyle tam da bu omurgayı güçlendirecek.
“Ben eğitimin içinden gelen bir siyasetçiyim” diyor Karakoç. Bu cümle, yatırımın rotasını da açıklıyor: “Kişisel tercihlerle değil, ihtiyaç listeleriyle hareket ettik.” Neden diye sorulduğunda ben tüm ilçe ve bu kentin Milletvekiliyim diyor. Depremin yıktığı sınıfların, dağılan okul düzenlerinin ardından Millî Eğitim ile yapılan istişareler Yamaçtepe’yi işaret etmiş. Yatırım, bir “sembol” olsun diye değil, tam yerine otursun diye yapılmış.
Bu tavır, şehrin yeniden imarında çok kıymetli bir ilke, İhtiyaç neredeyse, siyaset orada geriye çekilir; planlama ve kamu aklı öne çıkar.
Projenin 2026–2027 eğitim-öğretim döneminde kapılarını açması hedefleniyor. Bu hedef, derslik başına düşen öğrenci sayısını azaltacak; yalnızca mekânı değil, eğitimin kalitesini de büyütecek. Depremin üzerine inşa edilen her sınıf, aslında şehrin kalbine eklenen bir “ritim”dir. Zil çaldığında hayat yeniden başlar.
Protokol töreninde MHP İl Başkanı Mansur Metehan ve yönetimi, ilçe belediye başkanları, iş dünyasının temsilcileri, KMTSO Başkanı Mustafa Buluntu ve Ticaret Borsası Başkanı Mustafa Narlı; kısacası şehrin bütün aktörleri aynı karede. Bu birliktelik, “eğitim söz konusuysa gerisi teferruattır” diyen bir Kahramanmaraş fotoğrafıdır. Kayda geçsin: Yeniden inşayı hızlandıracak olan da işte bu fotoğraf.
Karakoç’un gazetecilere dönüp “Gazetecilik ateşten gömlektir” demesi; deprem günlerinde objektiflere sığmayan acının tanıklığına bir teşekkür. Bu aynı zamanda şehir için de bir ricadır: “Hız ile vebal arasında denge.” Evet, doğru… Bu şehrin terazisi hassas; söylenen her söz, çekilen her kadraj, kurulan her cümle ya yük alıyor ya yük bindiriyor. Bugün atılan imza, işte bu dengeyi “umut” lehine bozuyor.
Merhum Mehmet Nafiz Karakoç’un adı, bundan böyle yalnızca hatıralarda değil, bir okulun duvarlarında da yaşayacak. O duvarlarda şiirin de vefanın da izleri olacak. Bir gün o okulun koridorlarında bir çocuk, kütüphanede bir kitabı eline alacak ve belki de şu gerçeği sezecek: Bir şehrin acılarını iyileştirmenin en doğru yolu, bir çocuğun geleceğine dokunmaktır.
Zuhal Karakoç, bugün tam da bunu yaptı. Siyasetçi kimliğinin yanına “hayırsever” sıfatını, bir tabela süsü değil, somut bir okul projesi olarak koydu. 12 Eylül’ün ağır yükünü, Kahramanmaraş’ın omzundan az da olsa indirdi; yerine umut bıraktı.
Kahramanmaraş’ta son iki yıldır öğrendiğimiz bir hakikat varsa, şudur: Enkaz kaldırmakla bitmiyor şehir; sınıf açmakla başlıyor. Yamaçtepe’de yükselecek 16 derslikli ortaokul; bir yatırım kalemi değil, bir iyileşme reçetesi. Vefayla başlanmış, akılla planlanmış, liyakatla yürütülen bir reçete.
Zil çaldığında, sınıfa ilk adımı atan her çocuk için 12 Eylül’ün karanlığı biraz daha çekilecek. Ve biz, bir kez daha şunu yazacağız: Bu şehir, acısından okul yapmayı da bilir.
Kalem; vefanın, iradenin ve umudun yanında dursun. Çünkü bu hikâyede kazanan, şehrin çocuklarıdır.
Milletvekili Zuhal Karakoç’un hızına yetişmek mümkün değil. Eleştirdiğimiz zamanlar da oldu, itiraf edelim. Ama bugünlerde şehrin üstünde adeta bir kraliçe arı gibi; çalışkan, üretken, yönlendirici. Maşallahı var…
Rabbim bu gayreti daim kılsın, hizmetini hayra vesile eylesin.