Bir kadın, çıplak denilecek derecede soyunarak dışarı çıkmaya neden ihtiyaç duyar?
Merak edilmeyecek bir soru değil. Aslında “maneviyatın bitmesinden” deyip kısa yoldan cevap vermek de mümkün ama bu fazla kolaycılık olur. Günahını, sevabını, haramını, helalini geçtik. İşin sosyal, psikolojik ve kültürel yönleri var.
Amaç, karşı cinslerin dikkatini çekmekse, tam aksine her geçen gün erkekler bayanları umursamaz hale geliyorlar.
Önceleri, hanımefendiler ulaşılamaz olarak görülürlerdi. Bir gülüşleriyle muhataplarının gönüllerini teslim alırlardı. Yürüyüşlerine şiirler yazılır, türküler söylenirdi. Girdikleri ve bulundukları ortamlarda kötü söz, kaba konuşma olmaz, terbiyeli, nazik ve kibar olmaya dikkat edilirdi. Kadının olduğu yerde kavga edilmezdi. Ulaşım araçlarında en genç hanımefendilerin bile ayakta kalmalarına müsaade edilmezdi. Özellikle arabada, dükkânda, yolda eşi yanında olan adama —hatası bile olsa— “Yanında eşi var” denilir, ses çıkarılmazdı.
Her şey dört dörtlük değildi tabi. Eşinin sosyal hayatını tamamen bitiren, evinden dışarıya çıkarmayan, esir gibi muamele yapan insanlar da vardı. Bu da normal değildi.
Ailelerde açılmalar başladığında önce yadırgandı, sonra gözler alışmaya başladı. Şimdi de teşvik, özenme, normalleşme ve derken çıplaklıkta yarış aşamasına geçildi. Açıklıktaki ölçüsüzlük ve açılanların sayısı arttıkça, değersizleşme başladı. Aradaki çizgi silindi, haya perdesi yırtıldı. Kadın ve erkek yüz göz oldular, karşı cinsler birbirlerini takmaz hale geldiler.
Erkek için birbirleriyle yuvarlanarak kavga eden kız veya kadınları görmenin utancını yaşadığımız zamanlar oluyor. Kadınlar, ağırlıklarını, itibarlarını, büyülü hallerini kaybederek erkekleri kovalar hale geldiler. Farkındaysanız, caddelerde yürüyen, kıyafetinin varlığı yokluğu belli olmayan hanımefendiler artık çok da dikkat çekmiyorlar.
Bayanlar, bir kadın gibi görülmemeyi, sıradanlaşmayı başardılar. Her türlü işkolunda varlar. Şartları, ortamları, vakitleri ne olursa olsun, çekinmiyorlar. Çalışıyorlar, terliyorlar, bağırıp çağırıyorlar, her türlü küfrü duyuyorlar. O ince, nazik, hassas, müşfik yapılar gidiyor; yerine davranış ve kıyafetleriyle orijinalliğini kaybetmiş yeni cinsler geliyor. Üzülmemek elde değil. “Bu kadar da olmaz” dediğimiz her şey oluyor.
Bizim yaştakiler halen bir hanımefendiye yapılan saygısızlığa tahammül edemezlerken, gençlerde bağırıp çağırmalar, sokakta kavgalar, birbirinin sırtından geçinmeler, aldatmalar, evlenmeyi düşünmedikleri halde sarmaş dolaş olmalar, nikahsız birlikte yaşamalar, en kısa sürede boşanmalar vs. bitmek bilmiyor.
Anadolu’nun en ücra köşesinde de, en muhafazakâr yerlerinde de çıplak dolaşma normal hale geldi. İnsanlık tarihinde buna benzer açılmalar çoğaldığında, varlıklı ve asil hanımlar ağırlıklarını korumak için kapalı gezmeye başlamışlardı.
Şimdi maalesef, kapalı olduğu halde beyin olarak tesettürü sindiremeyen, kompleks sahibi, özenti içerisinde olan hanımefendiler türedi. Bunlar, “Bizim sizden hiçbir farkımız yok, hatta daha da modern yaşıyoruz” demek istercesine; makyajda aşırılığa, dar kıyafetler giymeye, Avrupa müziklerini ezberlemeye, sigara içmeye, uygunsuz mekanlara takılmaya, sevgili edinmeye, ibadetsiz yaşamaya başladılar.
Memleketimizde açıklık her zaman vardı ama bu kadar görgüsüzce değildi. Şimdi o eskinin açık hanımefendileri de şaşkınlar. Yeni yetmelerin hâl ve hareketlerine hayretle bakıyorlar. Yaşananları normal görmüyorlar.
Böyle gitmeyecek. Görgüsüzce çılgınlık dönemi bitecek. Birazcık faturası ağır olacak ama hanımefendilerimiz tekrar özlerine dönecekler. Kapalı veya açık olmayı tercih ederlerken ölçülü davranmaya başlayacaklar.
Rabbim istikametten ayırmasın. Bize ve gençlerimize özlerimize dönmeyi, asaletimize uygun yaşamayı nasip etsin.