Rahip Brunson meselesi, Zeytin Dalı Harekâtı, IŞİD ve SDG gerilimi… ABD ile ilişkilerimize dönüp baktığımızda, dostlukla değil düşmanlıkla örülmüş bir tablo görüyoruz. “Müttefik” kelimesi bu ilişkide hiçbir zaman karşılığını bulmadı. Aksine, ne kadar ters düşmüş, ne kadar aldatılmış ve ne kadar ihanete uğramışsak o kadar çok.
Afrin operasyonu öncesinde Trump’ın bizzat Reis’i arayıp engelleme girişiminde bulunduğunu hatırlıyoruz. Olmadı, engelleyemediler. Arkasından “Türkiye-ABD ittifakını bozacak beyanlardan endişeliyiz” açıklamaları geldi. Kolay lokma olsaydık, çoktan bir kaşık suda boğulmuştuk.
Karşımızda; PKK’nın adını “SDG” yapıp oyun kuracak kadar sinsi, içerimizde FETÖ’yü büyütüp darbe yaptıracak kadar hain, en ufak sendelememizde tekme vurmaktan çekinmeyecek kadar düşman bir ABD var. İsrail ve PKK türevleriyle kurduğu askeri bağlarla bölgemizi ateş çemberine çevirmiş bir zihniyetle karşı karşıyayız.
Reis’in işi gerçekten zor. Netanyahu’ya “çocuk katili” diyerek dünyaya gerçeği haykırırken, esas muhatabının Trump olduğunu bilmeyen yok. Trump, Hamas’a terör örgütü derken; Reis, “Hiçbir zaman Hamas’ın yanında durmaktan vazgeçmeyeceğiz” diyerek dik duruşunu sergiliyor.
Bugün Reis, komşularına, soydaşlarına ve Avrupa’ya güvense, süper güç olmayı bile beklemeden Suriye’ye de Gazze’ye de girerdi. Ama maalesef içeride bile “savaş çıkarsa bunu siyasete malzeme yaparız” diye bekleyen kitleler var. Filistin bayrağı taşıyıp meydanlarda slogan atanların bir kısmı, iş ciddiye bindiğinde “ülkeyi savaşa soktunuz” diye çığırtkanlık yapmaya hazır.
Reis’in çantasında en büyük dosya Suriye. ABD’nin adını değiştirerek meşrulaştırdığı SDG, bizim için beka meselesi. Defalarca uyarıldı, PKK’nın türevlerine silah gönderilmemesi istendi ama bildiklerinden şaşmadılar. Suriye’nin bütünlüğü bizim için hayati önem taşıyor. Reis, bu meseleyi Trump’a bir kez daha anlatacak ve aksi halde olacakları hatırlatacaktır.
Öte yandan BM’de Suriye bayrağı dalgalanıyor, ticari ilişkiler canlanıyor, Ahmed Şara ve ekibi alkışlanıyor. Ancak bu ilginin ardındaki niyeti onlar da biliyor. ABD’nin “dostluk” vaatlerinin ardından neler geleceğini tecrübe etmiş bir coğrafyanın insanlarıyız.
Birbirine “dostum” diye hitap eden ama ellerine fırsat geçse birbirini boğacak iki liderin, ayın 25’inde verecekleri fotoğrafın ardında çok farklı konuşmalar olacağını hepimiz biliyoruz. Trump’ın “harika” kelimesiyle başlayan açıklamaları ile kapalı kapılar ardındaki hesaplaşmaları aynı olmayacak.
Türkiye yalnızları oynuyor. Reis ve Hakan Fidan’ın İslam ülkelerini harekete geçirmek için çabaları var, Mısır ile yapılan ortak tatbikat umut verici. Ama hedeflenen noktaya henüz ulaşılamadı.
Bugün dua etmekten başka çaremiz yok gibi görünüyor: Rabbim devletimizin, liderimizin ve milletimizin yardımcısı olsun. Kurulan bütün tuzaklardan bizi selametle çıkarsın. Devletimize, birliğimize ve dirliğimize zeval vermesin.