Dün gece yaşananlar, sıradan bir askeri gerilim değil; çok daha derin, çok daha sinsi bir kurgunun dışa vurumuydu. İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, yalnızca iki ülke arasındaki tansiyonu artırmakla kalmadı; küresel barışı da açıkça tehdit eden bir kırılmanın eşiğine taşıdı bizi.
Artık mesele sadece Doğu Kudüs değil, sadece Gazze değil. Artık mesele, şımarık devlet reflekslerinin, cezasız kalmış eylemlerle nasıl küresel bir yangına dönüştüğünün canlı bir örneği…
Uyarıyoruz demekle kalınmalalı.. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aylardır uluslararası kamuoyuna yaptığı çağrılar, bu satırların kaleme alındığı anda dahi, ne kadar isabetli ve öngörülü olduğunun belgesi gibi karşımızda duruyor. Türkiye, İsrail’in pervasızlığını defalarca dile getirdi, diplomasinin ve uluslararası hukukun çiğnenişine karşı uyarılarda bulundu. Ancak dünya, kulaklarını tıkadı.
Evet, ses verdiler, kınadılar, endişe duyduklarını söylediler. Ama fiilen hiçbir şey yapmadılar.
Bu sadece Ortadoğu meselesi değil.. Bazen bir coğrafya, bütün insanlığın sınavı olur. Ortadoğu, uzun zamandır insanlık değerlerinin test edildiği bir sahneye dönüştü. İsrail’in bu son hamlesi ise sadece İran’a yapılmış bir saldırı değil; Birleşmiş Milletler sistemine, uluslararası hukuk normlarına, hatta modern diplomasiye indirilmiş bir darbedir.
Bu noktada açık konuşmak gerekiyor: İsrail’in devlet aklı artık bir “akıl” değil, bir “kriz” üretme mekanizmasına dönüşmüştür.
Dünya artık somut ve ortak adımlar atmak zorunda.. Eğer bu saldırının da üzeri örtülürse, eğer dünya yine birkaç satır kınamayla durumu geçiştirirse; bu yalnızca bölge halklarını değil, Avrupa’dan Asya’ya kadar her ülkeyi daha kırılgan hale getirecek. Çünkü uluslararası sistemde cezasız kalan her saldırı, yeni bir saldırganlığı meşrulaştırır.
Bugün eğer dünya sessiz kalırsa, yarın Ukrayna başka bir yüzle tekrar karşımıza çıkar, Yemen başka bir silüetle yeniden alevlenir. Sessiz kalmak, saldırgana davetiye çıkarmaktır.
Son sözler yine Milletin vicdanındadır.. Devletler susabilir. Kurumlar gecikebilir. Ama milletlerin vicdanı susmaz. Türkiye bu yüzden önemli. Çünkü Türkiye, sadece kendisi için değil, sesi kısılmış coğrafyalar için konuşan bir ülkedir.
Ve bizler de kalemimizle, kelimemizle bu hakikatin parçası olmalıyız.
Bugün konuşmazsak, yarın konuşacak bir barış masası bile bulamayabiliriz.