Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Kitap Fuarı
Mehmet Ali ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mehmet Ali ÖZTÜRK
 

Yanan Neslin Ardından

Üzgünüm. Ve bir o kadar da mahcubum. Yıllar önce verdiğimiz mücadelenin adıydı: Başörtüsü özgürlüğü. Nice yasaklar aşıldı, meydanlar doldu, dilekçeler yazıldı, gözyaşları akıtıldı. Nihayet başörtüsüyle okumak, çalışmak, yaşamak serbest oldu. Ama şimdi geldiğimiz noktada başörtüsü takacak genç kız bulamaz hâle geldik. Kıyafet tamam, ama ahlak? Tesettür tamam, ama duruş? Sokaklarda sigara içen, daracık kıyafetlerle dolaşan, sevgilisiyle sarmaş dolaş yürüyen, kahkahalar atan, sanatçıların peşinden koşan başörtülü kızları gördükçe yüreğimiz sızlıyor. Zihnimde o eski tablo beliriyor: Bol mantolu, sade ama asil, Kur’an’la ve hadisle konuşan, sağlam duruşlu hanım kızlar. Arada sadece yıllar değil, dağlar kadar fark var. ⸻ Genç erkeklerimiz mi? O cephe daha da karışık. Eskiden cami köşelerinde kitap okuyan, çay eşliğinde fikir tartışmaları yapan, sünnet üzere sakal bırakan, cemaate koşan, ümmet derdiyle yanan gençler vardı. Bugünse ibadet bilmeyen, modaya özenen, sırf görünmek için sakal bırakan, tesettürlü kızlarla evlenmek istemeyen, Mekke’nin yerini Google’dan öğrenen bir nesil geldi. Üstelik bu tablo, “kazandık” sandığımız mahallemizin çocuklarına ait. Bir de hiç ulaşamadıklarımız var ki, onları tarif etmeye haya ederim. Kim suçlu peki? Ben. Sen. O. Hepimiz. Kimsenin kimseye kelam edecek yüzü yok. İşin aslı, kendimizi kurtarmaktan aciz kaldık. Kaçımız samimi bir ibadet hayatı yaşıyoruz? Kaçımız muamelesiyle örnek olabiliyor? Kaçımız eline geçen fırsatı Allah için, ahiret için değerlendirebildi? ⸻ İmkânımız çoktu, ama işimiz eksikti. İmam hatipler açtık, ilahiyatları büyüttük, Kur’an kurslarını modernleştirdik. Ama içinde adam gibi adam, hanım gibi hanım yetiştiremedik. Peygamberimizin hayatını seçmeli ders yaptık ama o dersi işleyecek gönüllü öğretmen, idareci bulamadık. Dersler sınava hazırlık kurslarına döndü. Bugün hangi üniversiteyi, hangi akademisyeni örnek gösterebiliyoruz? İdareciler, fırsatını bulsalar ellerinde kalan üç-beş başörtülü öğrenciden de kurtulmanın derdindeler. ⸻ Aynaya bakma zamanı. Sokakta dolaşan kızlarımızı gördükçe yüzümüz kızarıyor. Herkes birbiriyle çıplaklıkta yarışır oldu. “Ben yaşamadım, evladım yaşasın” diyerek her istediğini önüne seren anne babalar… Oy kaygısıyla gençlerin gönlünü hoş etmeye çalışan iktidarlar… Uyarmaktan korkan kanaat önderleri… Medya, diziler, sosyal medya… Her biri bu yangının içinde birer kıvılcım oldu. Ve biz, elimizdeki nimetin kıymetini bilemedik. Gençliği kaybettik. Açık konuşalım: Bu gençlikten helal-haram hassasiyeti, boykot bilinci, Kudüs sevdası, ümmet şuuru beklemeyin. O damar kurudu. ⸻ Yine de umut var mı? Az da olsa… Evet, bazı sivil toplum kuruluşları hâlâ direnişte. Çabalayan, uğraşan, gayret eden güzel insanlar var. Allah hepsinden razı olsun. Ama inanın, devede kulak. Biz on kişiye ulaşırken medya milyonları zehirliyor. Şimdi artık, herkesin kendi evini, kendi çocuğunu kurtarma mücadelesi vermesi gerekiyor. Yangın büyük. Alev içeri sızmaya başladı. Kıvılcımlar artık halılarımıza düşüyor. Sadece söylenmek değil, bir yerden başlamak zorundayız. Yoksa sadece üzülmek ve mahcup olmak kalacak elimizde. Ve bir nesil daha gidecek.
Ekleme Tarihi: 26 May 2025 - Monday
Mehmet Ali ÖZTÜRK

Yanan Neslin Ardından

Üzgünüm.
Ve bir o kadar da mahcubum.

Yıllar önce verdiğimiz mücadelenin adıydı: Başörtüsü özgürlüğü. Nice yasaklar aşıldı, meydanlar doldu, dilekçeler yazıldı, gözyaşları akıtıldı. Nihayet başörtüsüyle okumak, çalışmak, yaşamak serbest oldu. Ama şimdi geldiğimiz noktada başörtüsü takacak genç kız bulamaz hâle geldik.

Kıyafet tamam, ama ahlak? Tesettür tamam, ama duruş?
Sokaklarda sigara içen, daracık kıyafetlerle dolaşan, sevgilisiyle sarmaş dolaş yürüyen, kahkahalar atan, sanatçıların peşinden koşan başörtülü kızları gördükçe yüreğimiz sızlıyor. Zihnimde o eski tablo beliriyor: Bol mantolu, sade ama asil, Kur’an’la ve hadisle konuşan, sağlam duruşlu hanım kızlar. Arada sadece yıllar değil, dağlar kadar fark var.

Genç erkeklerimiz mi? O cephe daha da karışık.

Eskiden cami köşelerinde kitap okuyan, çay eşliğinde fikir tartışmaları yapan, sünnet üzere sakal bırakan, cemaate koşan, ümmet derdiyle yanan gençler vardı. Bugünse ibadet bilmeyen, modaya özenen, sırf görünmek için sakal bırakan, tesettürlü kızlarla evlenmek istemeyen, Mekke’nin yerini Google’dan öğrenen bir nesil geldi. Üstelik bu tablo, “kazandık” sandığımız mahallemizin çocuklarına ait. Bir de hiç ulaşamadıklarımız var ki, onları tarif etmeye haya ederim.

Kim suçlu peki?
Ben.
Sen.
O.
Hepimiz.

Kimsenin kimseye kelam edecek yüzü yok. İşin aslı, kendimizi kurtarmaktan aciz kaldık.
Kaçımız samimi bir ibadet hayatı yaşıyoruz? Kaçımız muamelesiyle örnek olabiliyor? Kaçımız eline geçen fırsatı Allah için, ahiret için değerlendirebildi?

İmkânımız çoktu, ama işimiz eksikti.

İmam hatipler açtık, ilahiyatları büyüttük, Kur’an kurslarını modernleştirdik. Ama içinde adam gibi adam, hanım gibi hanım yetiştiremedik. Peygamberimizin hayatını seçmeli ders yaptık ama o dersi işleyecek gönüllü öğretmen, idareci bulamadık. Dersler sınava hazırlık kurslarına döndü.

Bugün hangi üniversiteyi, hangi akademisyeni örnek gösterebiliyoruz?
İdareciler, fırsatını bulsalar ellerinde kalan üç-beş başörtülü öğrenciden de kurtulmanın derdindeler.

Aynaya bakma zamanı.

Sokakta dolaşan kızlarımızı gördükçe yüzümüz kızarıyor. Herkes birbiriyle çıplaklıkta yarışır oldu.
“Ben yaşamadım, evladım yaşasın” diyerek her istediğini önüne seren anne babalar… Oy kaygısıyla gençlerin gönlünü hoş etmeye çalışan iktidarlar… Uyarmaktan korkan kanaat önderleri… Medya, diziler, sosyal medya… Her biri bu yangının içinde birer kıvılcım oldu.

Ve biz, elimizdeki nimetin kıymetini bilemedik. Gençliği kaybettik.
Açık konuşalım: Bu gençlikten helal-haram hassasiyeti, boykot bilinci, Kudüs sevdası, ümmet şuuru beklemeyin. O damar kurudu.

Yine de umut var mı? Az da olsa…

Evet, bazı sivil toplum kuruluşları hâlâ direnişte. Çabalayan, uğraşan, gayret eden güzel insanlar var. Allah hepsinden razı olsun. Ama inanın, devede kulak. Biz on kişiye ulaşırken medya milyonları zehirliyor.

Şimdi artık, herkesin kendi evini, kendi çocuğunu kurtarma mücadelesi vermesi gerekiyor. Yangın büyük. Alev içeri sızmaya başladı. Kıvılcımlar artık halılarımıza düşüyor. Sadece söylenmek değil, bir yerden başlamak zorundayız.

Yoksa sadece üzülmek ve mahcup olmak kalacak elimizde.
Ve bir nesil daha gidecek.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marasgunebakis.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.