Onikişubat Belediyesi
Mustafa Saylak
Köşe Yazarı
Mustafa Saylak
 

Ne Sömüren Ne de Sömürülen: Yeni Bir Medeniyet Arayışı

Batı sömürge imparatorluğu, sadece toprak işgal etmedi. Aynı zamanda milletlerin ruhunu, aklını, hafızasını işgal etti. Modernleşme, kalkınma, demokrasi ve özgürlük gibi kavramları vitrine koydu ama arka odada, halkların zihinlerini ve değerlerini sistematik biçimde köleleştirdi. Sömürgeciler sadece yer altı zenginliklerini değil, bir ülkenin asıl evlatlarını da sömürdüler. Bugün Afrikalı bir bilim insanının söylediği şu cümle, gerçeği tokat gibi yüzümüze vuruyor: “Eğer Afrika’nın zengin kaynakları olmasaydı, bugünkü Avrupa medeniyetinden bahsedemezdik.” Gözlere Mil Çekmek, Kalpleri Karartmak Sömürgeciler sadece silahla değil, kavramlarla işgal etti. “Özgürlük”, “insan hakları”, “medeniyet” gibi parlak etiketler altında zulmü pazarladılar. Gittikleri ülkelerde işbirlikçiler buldular. Kendi halkını Batı’nın yedeğine iten yöneticiler yetiştirdiler. Öyle ki bu işbirlikçiler, batıyı yücelttikçe halk kendi değerlerinden utanır hale geldi. Halkın zihnine şu fikir işlendi: “Bizden ancak köle olur. Bizden bir şey çıkmaz.” İşte kırılma noktası tam da burasıydı. Medeniyetler Yükselir ve Yıkılır Şunu unutmamak gerekir: Her medeniyetin bir doğuşu, yükselişi ve çöküşü vardır. Hiçbir güç sonsuza dek süremez. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin gerilemesi, hegemonyanın ABD’ye geçişi bunun bir örneğidir. Bugün aynı gerileme Batı’nın genelinde görülmektedir. Ancak bu tarihsel akışa direnmeye çalışanlar da vardır. Teslimiyetçi, mandacı anlayışla Batı’yı hâlâ kurtuluş reçetesi gibi görenler… Ve bir de karşı duruşu temsil edenler: Ne sömüren ne de sömürülen olmak isteyenler. Bir Üçüncü Yol Mümkün mü? Bu üçüncü yol, milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı düşünceyle şekillenmiş bir çizgidir. Bu hattın öncüleri: Mehmet Akif Ersoy, Nurettin Topçu, Erol Güngör ve merhum Necmettin Erbakan gibi mütefekkirlerdir. Onlar bu milletin kaderinin yeniden yazılabileceğini söylediler. Eğitimli, inançlı, disiplinli bir kadro ile Batı’nın ötesine geçilebileceğini, hiçbir alanda geri kalınmayacağını vurguladılar. Bugün Türkiye, bu anlayışın izinden yürüyerek Afrika’da, Orta Doğu’da, Asya’da yeniden umut olmaktadır. Artık sömürülen değil, model gösterilen bir ülke olmaya doğru ilerlemektedir. Zulüm Sürmez, Sömürge Kalmaz Zulüm baki kalmaz. Tıpkı bugün Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerin Afrika’dan kovuluyor olması gibi. Mazlum halklar uyanıyor. Artık emperyalizmin yaldızlı cümlelerine kanmıyor. Gözleri kör edilmeye çalışılan halklar artık hakikatle buluşuyor. Ve bu süreçte Türkiye’nin rolü, sadece kendisi için değil; İslam dünyası ve mazlum milletler için de tarihi bir sorumluluk taşımaktadır. Son Söz: Kendi Yolumuz, Kendi İrademiz Bugün Türkiye, geçmişin zincirlerini kırmak ve tam bağımsızlık yolunda kararlılıkla yürümek zorundadır. Ne Batı’ya düşmanlık ne de teslimiyet… “Ne sömüren ne de sömürülen” bir duruşla; adaletin, merhametin ve hikmetin temsilcisi olma hedefiyle yürümek… Unutmayalım: Hiçbir kölelik zihniyetiyle özgürlük inşa edilemez. Ve hiçbir sömürü düzeni, ebediyen ayakta kalamaz. ⸻ Mustafa Saylak İlahiyatçı Yazar
Ekleme Tarihi: 20 May 2025 - Tuesday
Mustafa Saylak

Ne Sömüren Ne de Sömürülen: Yeni Bir Medeniyet Arayışı

Batı sömürge imparatorluğu, sadece toprak işgal etmedi. Aynı zamanda milletlerin ruhunu, aklını, hafızasını işgal etti. Modernleşme, kalkınma, demokrasi ve özgürlük gibi kavramları vitrine koydu ama arka odada, halkların zihinlerini ve değerlerini sistematik biçimde köleleştirdi.

Sömürgeciler sadece yer altı zenginliklerini değil, bir ülkenin asıl evlatlarını da sömürdüler. Bugün Afrikalı bir bilim insanının söylediği şu cümle, gerçeği tokat gibi yüzümüze vuruyor:
“Eğer Afrika’nın zengin kaynakları olmasaydı, bugünkü Avrupa medeniyetinden bahsedemezdik.”

Gözlere Mil Çekmek, Kalpleri Karartmak

Sömürgeciler sadece silahla değil, kavramlarla işgal etti. “Özgürlük”, “insan hakları”, “medeniyet” gibi parlak etiketler altında zulmü pazarladılar. Gittikleri ülkelerde işbirlikçiler buldular. Kendi halkını Batı’nın yedeğine iten yöneticiler yetiştirdiler. Öyle ki bu işbirlikçiler, batıyı yücelttikçe halk kendi değerlerinden utanır hale geldi.

Halkın zihnine şu fikir işlendi:
“Bizden ancak köle olur. Bizden bir şey çıkmaz.”
İşte kırılma noktası tam da burasıydı.

Medeniyetler Yükselir ve Yıkılır

Şunu unutmamak gerekir: Her medeniyetin bir doğuşu, yükselişi ve çöküşü vardır. Hiçbir güç sonsuza dek süremez. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiliz ve Fransız sömürgeciliğinin gerilemesi, hegemonyanın ABD’ye geçişi bunun bir örneğidir. Bugün aynı gerileme Batı’nın genelinde görülmektedir.

Ancak bu tarihsel akışa direnmeye çalışanlar da vardır. Teslimiyetçi, mandacı anlayışla Batı’yı hâlâ kurtuluş reçetesi gibi görenler…
Ve bir de karşı duruşu temsil edenler: Ne sömüren ne de sömürülen olmak isteyenler.

Bir Üçüncü Yol Mümkün mü?

Bu üçüncü yol, milliyetçi, muhafazakâr ve İslamcı düşünceyle şekillenmiş bir çizgidir. Bu hattın öncüleri:
Mehmet Akif Ersoy, Nurettin Topçu, Erol Güngör ve merhum Necmettin Erbakan gibi mütefekkirlerdir.

Onlar bu milletin kaderinin yeniden yazılabileceğini söylediler. Eğitimli, inançlı, disiplinli bir kadro ile Batı’nın ötesine geçilebileceğini, hiçbir alanda geri kalınmayacağını vurguladılar.
Bugün Türkiye, bu anlayışın izinden yürüyerek Afrika’da, Orta Doğu’da, Asya’da yeniden umut olmaktadır. Artık sömürülen değil, model gösterilen bir ülke olmaya doğru ilerlemektedir.

Zulüm Sürmez, Sömürge Kalmaz

Zulüm baki kalmaz. Tıpkı bugün Fransa, İngiltere, İtalya gibi ülkelerin Afrika’dan kovuluyor olması gibi.
Mazlum halklar uyanıyor. Artık emperyalizmin yaldızlı cümlelerine kanmıyor. Gözleri kör edilmeye çalışılan halklar artık hakikatle buluşuyor.

Ve bu süreçte Türkiye’nin rolü, sadece kendisi için değil; İslam dünyası ve mazlum milletler için de tarihi bir sorumluluk taşımaktadır.

Son Söz: Kendi Yolumuz, Kendi İrademiz

Bugün Türkiye, geçmişin zincirlerini kırmak ve tam bağımsızlık yolunda kararlılıkla yürümek zorundadır.
Ne Batı’ya düşmanlık ne de teslimiyet…
“Ne sömüren ne de sömürülen” bir duruşla; adaletin, merhametin ve hikmetin temsilcisi olma hedefiyle yürümek…

Unutmayalım:
Hiçbir kölelik zihniyetiyle özgürlük inşa edilemez.
Ve hiçbir sömürü düzeni, ebediyen ayakta kalamaz.

Mustafa Saylak
İlahiyatçı Yazar

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marasgunebakis.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.