Mehmet Ali ÖZTÜRK
Köşe Yazarı
Mehmet Ali ÖZTÜRK
 

Keşkelerimizle Büyüyen Bir Davanın Hikâyesi

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde “Şahsen faizsiz ekonomi özlemimi bundan sonra da gür bir seda ile dillendirmeye devam edeceğim” dedi. Zaten hepimiz biliyoruz; Sayın Cumhurbaşkanının gönlünde yatan bir sistem var: Faizsiz, sömürüden uzak, adaletli bir ekonomi düzeni. Bu inancı yıllardır hem sözleriyle hem de attığı adımlarla göstermeye çalıştı. Ne yalan söyleyeyim, ben de “Keşke başarabilse…” dedim içimden. Keşke bu sistem yürüyebilse, bu millet yıllardır boğuştuğu ekonomik zincirlerden kurtulabilseydi. Gazze konusunda da benzer bir durum var. Cumhurbaşkanımızın oraya dair hissiyatını, gayretini, el altından yürütülen yardımları, diplomatik arka planı biliyoruz. Dünyaya yüksek sesle yapılan çağrılar takdire şayan. Fakat biliyoruz ki asıl istek bunun çok daha ötesinde. Keşke şartlar elverse de bir gece ansızın kardeşlerimizi kurtarabilsek… Keşke Mescid-i Aksa’da hep birlikte Cuma namazı kılabilsek. Dindar gençlik ideali de öyle… Sayın Cumhurbaşkanının yüreğinde taşıdığı gençlik hayalini hepimiz biliyoruz. Alnı secdede, elinde bilgisayar olan; dürüst, ahlaklı, şuurlu bir nesil… Onun gençlik yıllarındaki arkadaşlarına duyduğu özlemi anlıyoruz. Keşke bu topraklarda böyle nesiller yeşerebilseydi diyebiliyoruz hep birlikte. Ve elbette… O büyük hayal: İslam dünyasının liderliğini üstlenmiş, güçlü ve adil bir Türkiye. Sadece Türk Devletleriyle değil, Arap coğrafyasıyla da omuz omuza verip zulme karşı duran bir süper güç. Cumhurbaşkanımızın yüreğinde imparatorluk ruhu taşıdığını inkâr eden zaten yok. Keşke bu birliktelik mümkün olsaydı, keşke bu ideal gerçeğe dönüşebilseydi… ⸻ Nereye gelmek istiyorum? Bir zamanlar kapılardan kovulduk biz… Okullardan atıldık, sürgün edildik, işimizden çıkarıldık. Üzerimizde sürekli darbecilik provası yapıldı. Ama yılmadık. Direndik. Bugün ise geldiğimiz noktada, hayalini kurduğumuz makamlardayız. Bürokrasi, belediyeler, kurumlar, imkânlar bizim elimizde. Zirveye çıktık. Ama yükseklerin havası başka. Güçlü olsan da her istediğini yapamıyorsun. Dünya gerçekleri, devlet gerçekleri karşına dikiliyor. Bir bakmışsın, yutkunup kalmışsın. Kurduğun her cümlenin başı “keşke” olmuş. Yıllar geçtikçe yüksek irtifaya alışmışız. Hatta aşağılara inmekten bile korkar olmuşuz; havasız kalırız sanmışız. Karamsar değilim. Hayal kurduk, dua ettik, mücadele ettik. Erbakan Hoca’nın attığı tohumlar, bugün meyveye durdu. Eksiğiyle fazlasıyla bir şeyler başardık. Devletin sistemiyle tanıştık. Bir dönem bizi adam yerine koymayanlar, artık bizsiz adım bile atamaz hale geldi. Geçmişin hesabı görüldü. Artık kimse bu camiayı görmezden gelemiyor. Ve bir şey daha öğrendik: Siyaset, her ne kadar güçlü bir araç olsa da, manevi meselelerde tek başına yeterli değil. O boşlukları bizim doldurmamız gerekiyor. Elimizdeki imkânlarla, ulaşabildiğimiz her alana nüfuz etmemiz şart. Karınca kararınca çalışmalı, geri durmamalıyız. Elbette hatalar var. Elbette içimizde yanlış insanlar, menfaatçiler oldu. Ama bu, tüm davayı karalamaya gerekçe olamaz. Genellemelerle samimi yürekleri kırmamalıyız. Biz hâlâ o bir avuç insanız. Ve hâlâ bu ülkenin kaderinde söz sahibiyiz. ⸻ Rabbim, keşkelerimizi gerçekleştirmeyi nasip etsin. Elimizdekinin kıymetini bilmeyi, içimizdeki heyecanı kaybetmemeyi ve ilk günkü aşkla yola devam etmeyi hepimize lütfetsin. Zira hâlâ yola devam ediyoruz. Hâlâ yapılacak çok şey var.
Ekleme Tarihi: 05 June 2025 - Thursday
Mehmet Ali ÖZTÜRK

Keşkelerimizle Büyüyen Bir Davanın Hikâyesi

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde “Şahsen faizsiz ekonomi özlemimi bundan sonra da gür bir seda ile dillendirmeye devam edeceğim” dedi. Zaten hepimiz biliyoruz; Sayın Cumhurbaşkanının gönlünde yatan bir sistem var: Faizsiz, sömürüden uzak, adaletli bir ekonomi düzeni. Bu inancı yıllardır hem sözleriyle hem de attığı adımlarla göstermeye çalıştı. Ne yalan söyleyeyim, ben de “Keşke başarabilse…” dedim içimden. Keşke bu sistem yürüyebilse, bu millet yıllardır boğuştuğu ekonomik zincirlerden kurtulabilseydi.

Gazze konusunda da benzer bir durum var. Cumhurbaşkanımızın oraya dair hissiyatını, gayretini, el altından yürütülen yardımları, diplomatik arka planı biliyoruz. Dünyaya yüksek sesle yapılan çağrılar takdire şayan. Fakat biliyoruz ki asıl istek bunun çok daha ötesinde. Keşke şartlar elverse de bir gece ansızın kardeşlerimizi kurtarabilsek… Keşke Mescid-i Aksa’da hep birlikte Cuma namazı kılabilsek.

Dindar gençlik ideali de öyle… Sayın Cumhurbaşkanının yüreğinde taşıdığı gençlik hayalini hepimiz biliyoruz. Alnı secdede, elinde bilgisayar olan; dürüst, ahlaklı, şuurlu bir nesil… Onun gençlik yıllarındaki arkadaşlarına duyduğu özlemi anlıyoruz. Keşke bu topraklarda böyle nesiller yeşerebilseydi diyebiliyoruz hep birlikte.

Ve elbette… O büyük hayal: İslam dünyasının liderliğini üstlenmiş, güçlü ve adil bir Türkiye. Sadece Türk Devletleriyle değil, Arap coğrafyasıyla da omuz omuza verip zulme karşı duran bir süper güç. Cumhurbaşkanımızın yüreğinde imparatorluk ruhu taşıdığını inkâr eden zaten yok. Keşke bu birliktelik mümkün olsaydı, keşke bu ideal gerçeğe dönüşebilseydi…

Nereye gelmek istiyorum?

Bir zamanlar kapılardan kovulduk biz… Okullardan atıldık, sürgün edildik, işimizden çıkarıldık. Üzerimizde sürekli darbecilik provası yapıldı. Ama yılmadık. Direndik. Bugün ise geldiğimiz noktada, hayalini kurduğumuz makamlardayız. Bürokrasi, belediyeler, kurumlar, imkânlar bizim elimizde. Zirveye çıktık.

Ama yükseklerin havası başka. Güçlü olsan da her istediğini yapamıyorsun. Dünya gerçekleri, devlet gerçekleri karşına dikiliyor. Bir bakmışsın, yutkunup kalmışsın. Kurduğun her cümlenin başı “keşke” olmuş. Yıllar geçtikçe yüksek irtifaya alışmışız. Hatta aşağılara inmekten bile korkar olmuşuz; havasız kalırız sanmışız.

Karamsar değilim. Hayal kurduk, dua ettik, mücadele ettik. Erbakan Hoca’nın attığı tohumlar, bugün meyveye durdu. Eksiğiyle fazlasıyla bir şeyler başardık. Devletin sistemiyle tanıştık. Bir dönem bizi adam yerine koymayanlar, artık bizsiz adım bile atamaz hale geldi. Geçmişin hesabı görüldü. Artık kimse bu camiayı görmezden gelemiyor.

Ve bir şey daha öğrendik: Siyaset, her ne kadar güçlü bir araç olsa da, manevi meselelerde tek başına yeterli değil. O boşlukları bizim doldurmamız gerekiyor. Elimizdeki imkânlarla, ulaşabildiğimiz her alana nüfuz etmemiz şart. Karınca kararınca çalışmalı, geri durmamalıyız.

Elbette hatalar var. Elbette içimizde yanlış insanlar, menfaatçiler oldu. Ama bu, tüm davayı karalamaya gerekçe olamaz. Genellemelerle samimi yürekleri kırmamalıyız. Biz hâlâ o bir avuç insanız. Ve hâlâ bu ülkenin kaderinde söz sahibiyiz.

Rabbim, keşkelerimizi gerçekleştirmeyi nasip etsin. Elimizdekinin kıymetini bilmeyi, içimizdeki heyecanı kaybetmemeyi ve ilk günkü aşkla yola devam etmeyi hepimize lütfetsin.

Zira hâlâ yola devam ediyoruz. Hâlâ yapılacak çok şey var.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve marasgunebakis.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.